Neden Hep Aynı Tip İnsanlara Aşık Oluruz

Neden hep benzer insanlara aşık oluyorum

Nerde bir problemli insan varsa gelip beni buluyor

 

Hep kıskanç adamlarla birlikte oluyordur ya da tüm kız arkadaşları soğuk ve mesafeli kadınlardır. Bir türlü mutlu olamaz, hep “gerçek aşkın” peşinde dolaşır durur. Sanki bir kısır döngüdeymiş gibi. Böyle ilişki hikayelerini sıkça duyarız etrafımızda ama hep aynı hataları yapmanın elbette ki bir açıklaması var. Psikolog ve hipnoz uzmanı Mehmet Başkak ... dikkat çekiyor.

Yazımızın yer aldığı Hürriyet Linki: http://www.hurriyet.com.tr/neden-hep-ayni-tur-insanlara-asik-oluyorum-40168425

Tıpkı Ayşegül gibi... Tabii ki danışan hakları gizliliği nedeniyle gerçek ismi bu değil ancak hikayesi baştan sona gerçek ve çarpıcı.

 

Ayşegül, 20'li  yaşlarındaydı başındaydı ilk evliliğini yaptığında , büyük bir aşkla evlendi ancak kısa bir süre sonra mutluluk tablosu tuzla buz oldu... Eşinin alkol bağımlılığı vardı ve evliliği gittikçe kabusa çevirmişti, kendisi de ara ara içiyordu ama denk geldikçe hafta sonları bir iki kadehten öteye gitmiyordu. Evlenmeden önce eşinin alkol aldığını biliyordu, aslında bir arkadaşının doğum günü partisinde tanışmışlardı ve birlikte de içmişlerdi. Sonraları görüşmeye başlamışlar ve kısa bir flört döneminden sonra evlenmeye karar vermişlerdi. Evlendikten kısa bir süre çok sevdiği adam sanki bambaşka biri oluvermişti: “Gittikçe artan bir biçimde geç ve hep sarhoş geliyordu ve ben ona ulaşamıyordum. Bana ilgisi de kaybolmuştu, onunla konuşmaya çalıştığımda bağırıp çağırmaya başlıyor, hakaretler ediyordu. Her gün aynı kabusu yaşıyordum. Sürekli ağlıyor ve sevdiğim adamı, evliliğimizi kurtarmaya çalışıyordum, tedaviyi reddediyordu, alkolik olduğunu reddediyordu, zaman zaman şiddet uyguladığı da oluyordu. Zaman içerisinde mücadelem yorgunluğa, bıkkınlığa ve üzüntüye yerini bıraktı. Umudum tamamen tükendiği zamansa boşanmaya karar verdim, kılını kıpırdatmadı boşanacağım dediğimde ve boşandım.” Diye anlatıyordu bir buçuk yıl süren ilk evliliğini.

 

Boşandıktan sonra biriyle tekrar hayatını birleştirdi.

 

Başta her şey normaldi ancak kısa süre sonra aynı problemler, aynı hikaye, kısır bir döngü gibi onu bulmuştu. İşin kötüsü bu sonuncu değildi. Tam 3 kere alkol bağımlılığı olan bir erkekle evlenmiş ve

boşanmıştı. Genç kadının artık hayatını toparlaması ve aynı hatayı 4'üncü kez yapmaması gerekiyordu. Daha önemlisi bu kısır döngüye dönen hatasının nedenini bulması gerekiyordu.

 

O noktada çarpıcı bir gerçek ortaya çıktı. Ayşegül'ün babası çocukluğunda hep alkol aldıktan sonra Ayşegül'ü sever, onunla ilgilenir, kızına sarılırdı. O yüzden zaten aksi bir erkeğin Ayşegül'ün hayatında o güne kadar farklı bir erkeğin şansı hiç olmamıştı ve bu seçimlerin hiçbiri tesadüf değildi.

 

Peki neden hep aynı seçimleri yapıyoruz, bu kısır döngüden nasıl çıkabiliriz? Klinik psikolog Mehmet Başkak anlatıyor

 

Hayatlarında benzer kısır döngüleri farkında olmadan tekrar tekrar yaşayan çok sayıda insan var. Bu konuyu kuramsal yaklaşımlarla, teknik terimlerle anlatmak yerine gerçek vakalar üzerinden izah etmenin daha anlaşılır olacağını düşünüyorum. Sürekli benzer sorunları yaşadığının farkına varıp destek talep eden danışanlarımız da hep oluyor:

Hoşlandığım bütün erkekler evli çıkıyor:

 “Hoşlandığım, tam bana göre diye düşündüğüm bütün erkekler evli...” diyordu 41 yaşında, özel bir şirkette üst düzey yönetici olan danışanımız Melis. Zaman zaman romantik paylaşımlar yaşadığı erkekler olmuş, ama arkadaşlık sınırından öteye geçememiş. Sevgilisi hiç olmamış, daha çok iş odaklı bir hayat yaşamıştı. Aslında  erkeklerle ilgili güvensiz duygular, çocukluğundan beri tüm davranışlarında belirleyici olmuştu. Erkeklerle ilgili ciddi kaygılar taşıyordu bilinçaltı düzeyde. Bir erkekle ilişki bağlamında yakınlaşmak ciddi bir riskti, böyle bir bilinçaltı yapıya sahip olduğu seanslarımız sonunda netleşmişti. Bu sebeple aslında yaklaşmayı tercih etmeyeceği evli erkekleri güvenli alan olarak hissettiğinden cazip buluyordu. Evli erkekleri bilinçdışı sebeplerle çekici bularak bekar erkeklerden uzak duruyor ve böylece güvende hissediyordu.

Tam evlenecekken ayrılıyoruz:

Geçen yaz düğüne yakın aşamada nişanlısından ayrılan 29 yaşındaki Çiğdem “ Hocam kaç kezdir böyle oluyor, annem bana büyü yaptıklarını düşünüyor, Ne zaman evlenmek üzere yola çıktıysam söz ya da nişan aşamasında anlamadığım bir şeyler oluyor ve evlenemiyorum. Başlarda hoşlansam da sonradan adamlar bana itici geliyor sanki, sorunlar çıkıyor ve iş bozuluyor. Ben hep neden gidip evlenmeyeceğim adamlara evet diyorum ki” Diyordu. Yaptığımız çalışmada cinselliğe, cinsel ilişkiye karşı yüksek düzeyde korkulara sahipti, bilinçaltında cinsel ilişki parçalanarak, kan kaybından ölüm demekti. Aslında danışan ciddi bir vajinismus vakasıydı. İlişki kurmaya dair dip bilinçaltı korkular, tanıştığı erkeklerle ilişki ciddileştikçe bünyeye kaygı pompalıyor ve ‘evlenirsen ilişki esnasında ölürsün’ duygusuyla evlilik aşamasında ayrılmak için her şeyi yapıyordu. Vajinismus problemini 5 seansta aşmasını sağlamamız suretiyle ilişkiye, evliliğe  bakışı da değişmiş oldu.

“Kiminle bir ilişki yaşasam kısa süre sonra beni aldatırken yakalıyor ve ayrılıyorum.” “Her ilişkimde, aynı filmi, aynı sonu tekrar tekrar yaşıyorum.”, “Nerden buluyor beni bu tipler.”  Gibi serzenişlerle ifade edilen, kısır döngüye dönmüş başarısız ilişkiler silsilesi, bunları sürekli yaşadığını söyleyen kişideki bir zayıflığa, bilinçdışında ilişkilerle ilgili ciddi boşluklar ve olumsuz duygularla oluşmuş bozuk bir algısal zemine işaret eder. İlişkilerle ilgili bu bozuk duygusal zemin içten içe kaynayan bir ihtiyaç, eksiklik şeklinde kendini hissettirir. Kadın ya da erkek hiç fark etmez, bizler bazen  hoşlanma, sevgi, aşk zannettiğimiz şeyin bilinçaltındaki bu ihtiyacı gidermek olduğunu fark etmeyiz, sevdik, aşık olduk der ve geçeriz. Aradığımız tatmin duygusunu bir süre yaşadığımızda bu kez, gerçekleri görmeye başlar ve aslında sırf o bilinçaltı ihtiyaçla başladığınız ilişkinin size dehşet gibi gelen taraflarını fark ederiz. Sonrası, geçimsizlik, mutsuzluk, depresyon ya da boşanma...

Ayşegül neden hep alkolik kocalara denk geliyor:

Alkolik kocalara denk gelen Ayşegül vakası bu durumu açıklayan çok iyi bir örnek. Benzer kısır döngüleri Bu vaka ile çalışmaya başladığımda  aslında çok şaşırmıştım. Psikolojide ‘babası alkolik olan birinin gidip alkolik koca bulması’ şeklinde bir klişe vardır ve nerdeyse bire bir uyan bir vaka gelip terapi koltuğuna oturmuştu. Üçüncü kez ayrılmıştı Ayşegül Hanım. Bana geldiğinde 39 yaşındaydı, ilk evliliğini 24 yaşında yapmış ve bir buçuk yıl evli kalmıştı. İkinci evliliğini 28 yaşında yapmış ve 7 ay evli kalabilmişti. Bana geldiğinde üçüncü kez boşanmıştı ve 4 yıllık bir mutsuz evliliği tamamlamıştı. 3. evliliğinden bir bir kızı vardı. Mutsuzdu, depresyondaydı ve kızım olmazsa yaşamak bana anlamlı gelmiyor diyordu.

Hayatındaki ilişkilerde yakınlaştığı erkeklerle genellikle içki içilen ortamlarda tanışması ilk dikkati çeken noktalardan biriydi. Güzel başlıyor, birlikte eğleniyorlar ve ilişki böylece gelişiyordu. Evlendiği erkeklerin üçüyle de böyle tanışmış ve evliliğe böyle yürümüştü. Seanslarımıza başladıktan kısa bir süre sonra sebepler netleşmeye başlamıştı. Kişinin istenmeyen davranışının ya da kurtulmak istediği durumun bilinçaltı sebeplerini bulmak hipnoterapinin ana amacıdır. Ayşegül Hanım babasını 13 yaşındayken kaybetmişti. Ona karşı müthiş bir sevgisi ve özlemi vardı, bir parçası hiç kabullenememişti onun yokluğunu. “Benimle çok ilgilenirdi, bana hediyeler alır, omzuna alarak bahçede gezdirirdi, bambaşkaydı benim babam” diyordu. Babasına karşı müthiş bir sevgi, hayranlık besleyen danışanımız babasını da 13 yaşındayken alkol kullanımına bağlı karaciğer yetmezliğinden kaybetmişti.

Seanslarda 3 yaşına kadar inmiştik. Babasının kucağına oturuyordu. Masa her zamanki gibi eve geldikten sonra annesi tarafından hazırlanıyor ve içmeye başlıyormuş. “Güzel içerdi babam, kavga döğüş asla olmazdı, annemle sohbet ederlerdi, annem de eşlik ederdi  babama.” Diyordu. 3 yaşındayken algılayabilmişti rakı kokusunu, babası kucağına almış seviyormuş, sevdiği ve hala sakladığı oyuncak bebeğini de o gün getirmiş babası...oyuncak bebeğin çocuk için anlamı, sevgi gösteren babanın şefkati, rakı kokusu, rakı sofrası, muhabbetli ev ortamı...Bütün bunların hepsi küçük yaştan beri bilinçaltında bitiştirilerek kaydedilmişti. Ve sonraki yaşantı da buna benzer sahneler hep vardı ta ki 13 yaşında babasını kaybedinceye kadar. Baba kaybı tam da ergenliğin kritik dönemlerine gelmesi bilinçaltı süreci daha karmaşık bir zemine oturturken, sonrasında hep baba özlemi, babanın kaybının danışanın iç dünyasında oluşturduğu büyük boşluk, ilgi ve sevgi ihtiyacı erkeklerle ilişkilerinde belirleyici rol oynamıştı. İdeal erkek Ayşegül Hanıma göre, babası gibi olmalıydı. Ve bilinçaltı düzeyde rakı kokusu ile babanın şefkati ilgisi yan yana duruyordu. Bu öylesine derin ve köklü bir iç inanca dönüşmüştü ki aslında rakı içmeyen bir erkeğin Ayşegül Hanımın karşısında en  küçük bir şansı yoktu. Bu sebeple de farkında olmadan alkol alınan ortamlarda partnerini belirliyordu. Sonrasında evliliğe dönüşen üç ilişkisinde de, evlendikten sonra özellikle  erkeğin ilgisinin, sevgisinin azalmasıyla dipteki o baba özleminin oyduğu ilgi ihtiyacı tekrar ortaya çıkıyor ve kocasıyla bir arada kalmanın bir anlamı olmuyordu, yeni bir arayış için boşanması gerekiyor ve boşanıyordu. İhtiyaç duyduğu eksiklik, ilgi ihtiyacı tavan yaptığında yeni arayışa giriyor ve arayışlarında babasını anımsatan alkol baş rol oynuyordu. Erkeğin ilgili davranışıyla, alkolü kadındaki yakınlaşma, kendini verme duygusunu tetikleyen bir düğme gibiydi.

Böylesine bir kısır döngünün içinde gelişiyor hep aynı tip insanlarla yaşadığımız ilişkiler. Tekrar eden başarısız ilişkilerde kendimize yönelmeli ve eksikliğimizi fark edebilecek bir desteğe gerektiğinde müracaat etmeliyiz. Duygularımızı analiz etmeyi öğrenip, bebeklikten bu yana oluşan bilinçaltı sebepleri bir uzman desteğiyle ortadan kaldırdıktan sonra elbette ki dengeli bir ilişki yaşamanız mümkün...

Ad & Soyad
E-Posta
Yorum