ÖLÜM TARLALARI VE ViRÜTiK HİPNOZ

Bir bilim kurgu filmi içerisinde yaşıyoruz, tüm dünya bir korku filmi setine dönüştürülmüş durumda, sadece Başkak kardeşiniz değil herkes oyuncu bu 5G’li filmde ve her birimize kendi hayatımızın figüranı olmayı öneriyorlar, bize biçilen rol bu ! Hepimizin kurban olmaya zorlandığı küresel, kötü bir hipnozun etkisindeyiz ve alt yapısında bu kötü hipnozu güçlü kılan şiddetli bir virüs salgını var...

Bu sebeple, evlerimize ölümün gölgesini salan bu salgının, virüsten daha güçlü bir korku salgınına dönüşmüş olması bir açıdan anlaşılır bir durum…Sevdiklerimiz adına korkuyoruz, çocuklarımızın geleceği adına korkuyoruz, biricik hayatlarımız tehdit altında, ne aşısı var halihazırda, ne ilacı… Virüs yaşlı bedenlerimizde ölümün karanlık elçisi olurken, ruhlarımız korku sarmalında kıvranıyor, bizi çaresiz, güçsüz pasif gibi bir duruma düşürüyor, fakat geçecek...

Dimdik durmalı ve inancımızı korumalıyız, kötülüğün vesvesevi telkinlerine karşı , iyi niyetin, rahmani yaklaşımın ve insanlığın hayrını gözeten kalplerdeki umudun dilleri olmalıyız.

“Hayatta kalmak için evde kalın” çağrısı ölüm korkusuyla besleniyor, evlerimizde kalıyor, itaat ediyoruz.

Kara haberleri izliyoruz televizyonlarda, sosyal medyada kara haberler arasında sörf yaparken tüm dünyanın bir ölüm kasırgasıyla alt üst olduğunu görüyoruz, bununla beraber yine bilim insanları tarafından net olarak açıklanan bir durum var: İstatistiklere göre Corona virüsü ölüme sebebiyet verdiği bilinen birçok hastalıktan çok daha düşük bir öldürme oranına sahip ve kimse buna şaşırmıyor. Bulaşma hızı çok yüksek evet, ama tüm dünyadaki resmi sağlık birimlerinin verilerine göre öldürme oranı birçok hastalığa göre çok düşük…Öyleyse dünyayı ölümcül bir hastalık karantinasına dönüştüren bunca yayın, kusursuzca tasarlanmış incelikli bir planla ilgili bir propoganda çalışması mı, yoksa zapt edilemez bulaşma hızının oluşturduğu panikle ve internet hızıyla kendiliğinde oluşan bir haber ağı mı ?Henüz bilmiyoruz.

Binlerce kez tekrar edilen haberlerle, videolarla, fotoğraflarla yani sağanak halindeki küresel telkinlerle tüm dünya halkları Coronanın AIDS’ten, kanserden daha ölümcül olduğuna inanıyor ya da inandırılıyor. Ekranlarda, en güçlü ülkelerin bile ölüm tarlalarına dönüştüğüne şahit olduğumuz bu “seyretme çağında” karanlık zihinler, oluşan bu korku rüzgarıyla yelkenlerini şişirip insanlığa , sözde hangi kurtuluş reçetesini önerecek henüz bilmiyoruz. Dünya halklarından hayatları uğruna itaat edip teslim olmasını istedikleri bir küresel plan mı var? Henüz bilmiyoruz.

Bu virüs tasarlanmış bir proje olmasa da sonuçta insan aklının karanlık tarafının, doymak bilmez açgözlülüğünün ve güç sarhoşluğunun bir sonucu…Her zaman olduğu gibi bu dramı iktidara, güce, kazanca dönüştürmeye çalışan kirli beyinler de var, her düzeyde var. Korku virüsten çok daha hızlı bulaştı ve bizi iflah olmaz bir korku hipnozuna soktu. Ölümü fısıldayan telkinler anlık bir parlamayla birden bire evlerimizi, tüm dünyayı sardı, fakat binlerce yıldır olduğu gibi, insanlığı tehdit eden tüm kötülüklerin zaferi saman alevi gibidir, güçlü parlar hızlı yayılır ve fakat çabuk söner, ömrü kısadır, hükmü yoktur; bizim telkinlerimiz saman alevi karşısında ilk anda titrek olabilir, fakat aydınlığı besleyen güçlü bir nurdur, sakindir, kararlıdır, güçlüdür, zifiri karanlığı telaşsız yaran bir dolunay gibi...

İnsanlığın özgür iradesine; yaşamın her formuna adaletle yaklaşıp doğayla uyum içinde yaşamaya inanan insanlar, kalplerinde umudu da yaşatıyor ve her fırsatta kulaklara umudu fısıldıyorlar. Böyle olur işte, temiz kalplerden dillenen telkinler, tüm insanlığın kalbine dokunur ve dokunduğu yerde dolunay gibi ışır, telaşsız aydınlatır kalbi de zihni de...

Allah büyüktür, Türkiye şurda dursun, Wuhan’ı da kurtarır, Roma’yı da...Fakat kurtarıcılık meselesi yeryüzünde “Allah’a havale edilecek bir vazife” değil, bizim vazifemizdir: İnsanlık adına, doğruluk ve iyilik adına kendi hayatımızın kurtarıcısı olmak, kötülüğün korku salan karanlık telkinlerine karşı gözlerimizdeki ışığın çeliğini bilemek gerekiyor ve sabretmek…

İnsanlığın; bilimi, teknolojiyi evren için bir tehdit ve yıkıma dönüştürdüğü bu zeminde, İnsanlığın kör noktalarını görmek, tüm evreni yok oluşun eşiğine sürükleyen bu aklı sorgulamak ve bunu bir öğrenmeye dönüştürmek aydınlık zihinlerin harcıdır. Bu trajediyi, insanlığın tabiatla barış içinde yaşamasına yönelik bir fırsat olarak görmeli; insanlığın tüm mesaisi birbirini yaşatmak, yardımlaşmak, tabiatla rekabet değil, uyum içersinde olmak üzerine olmalı…Belki de bu virüs bunu bizlere hatırlatmak için geldi. “Asıl değerli olan, saygıya değer olan nedir?” diye sorgulamak ve çocuklarımıza adaleti ve yaşam hakkına saygı duymayı öğretmek, çocuklarımızla birlikte umudu da büyütmek… Durmamız gereken yer burasıdır.

Sadece hastalıklardan değil; tüm kötülüklerden daha güçlü, gürül gürül akan ilahi bir nehirdir Şifa; İnsanlığın hayrı için kalbinize fısıldadığınız dualar, İyi telkinler en nihayetinde bizi bu nehre ulaştıracaktır.

Yine temizlenecek yeryüzü, biz korku salgınına karşı dimdik durup, sorumlu davrandıkça...

İyi hipnoz kötü hipnozu bozar.

Hepinizi yürekten selamlıyorum.

Mehmet BAŞKAK

Ad & Soyad
E-Posta
Yorum